7 Mayıs 2009 Perşembe

Pozitivizm-Olguculuk

Pozitivizm-Olguculuk

Pozitivizm modern bilimi temel alan, batıl inançları, metafiziksel spekülasyonları reddeden bir felsefe akımıdır. Bu felsefi görüşe göre, dış dünya yanlızca duyu deneyi yoluyla bilinir, insan için bilgide önemli olan olguları ve bunlar arasında var olan değişmez ilişkileri araştırmaktır. Pozitivizmin temel tezleri şunlardır: Doğal olmayan karşısında doğal olana yönelmek, onun bilgisiyle yetinmek, despotik, köleci, özgürlük karşıtı, irrasyonel durum ve uygulamalar karşısında rasyonel olanın yanında olmak. Pozitivizm bu tezleriyle doğa bilimlerini hızla gelişmesine neden olmuştur.

18. yüzyılda Aydınlanma Çağı ile ” akıl sahibi varlık ” olarak belirlenen insan tanımı 19. yüzyılda pozitivizm saptamasıyla ” fiziksel dünyayı keşfeden, ortaya koyduğu bilimsel bilgilerle nesnel gerçeği sürekli olarak yaratan varlık ” biçimine dönüşür. Aydınlanma Çağının parolası, ” Aklını kullanmak cesaretini göster. ” sözü olmuştur. Aslında insanın hazır kalıpları, normları, bir kenaya bırakıp aklının sesine kulak vermesi, Orta Çağın kapanmasından sonra Rönesans Dönemiyle başlamış ancak bu durum 18. yüzyılda doruğa ulaşmıştır. Bu çağda insan, düşünme ve değerlendirmelerinde dogmalardan kurtulup kendi aklı, görgüleriyle hayatını aydınlatmaya girişmiştir.

İnsan bu çağda kalıplardan kurtulmuştur; aklın özgürleşme yolu açılmıştır; aklını istediği gibi kontrol ederek evreni keşfedecektir; akıl doğanın işleyişini düzenleyen kanunları bulmak yükümlüdür. Bilimsel çalışmalar da şu temel soruyla başlar: ” Bu fenomen hangi yasalardan ve hangi koşullardan ötürü böyledir ? ” Fransız pozitivizm ilk temsilcisi Saint-SimonW ( 1760-1825 ) olup bu düşünceyi sistemli bir felsefe haline getiren Auguste ComteW olmuştur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder