Avcının biri tuzak kurarak bir serçe avlamıştı. Tutunca aldı eline. Alır almaz Serçe dile geldi ve ,
‘ Bugüne kadar… ‘ dedi. ‘ Sığır ve koyunları yedin. Yediklerini düşünsene. Doymadın mı da benim birkaç gramlık etime hevesleniyorsun ? Onlar seni doyurmadıysa ben ne yapabilirim ki ? ! bırak beni. ‘
Avcı şaşırdı. Hem serçenin dile gelmesine hem de şimdiye kadar yediklerine. Serçe, sürdürdü konuşmasını,
‘ Şayet bırakısan sana üç altın öğüt vereceğim. Bir lokma kuş etini mi tercih ediyorsun, ömrün boyunca yararını göreceğin üç öğüdü mü ? İyi düşün ! ‘
Avcı düşündü ve kararını verdi,
‘ Kabul ‘ dedi. ‘ Seni bırakacağım. Neymiş bakalım bana vereceğin öğüt ? ‘
Serçe,
‘ Bir şartım var ama ! ‘ dedi.
Avcı,
‘ Birde şart mı koşuyorsun bana ? ‘ diye sordu.
Serde,
‘ Kabul edersen… ‘ deyince,
‘ Peki ‘ dedi Avcı. ‘ Şartın neymiş bakalım ? ‘
‘ Öğüdün birini… ‘ dedi. Serçe. ‘ Elindeyken vereceğim, ikincisini karşıki damın üzerinde, sonuncusunu ise agaçta söyleyeceğim. ‘
Avcu bunu da kabul etti.
Serçe,
‘ Birinci nasihatim… ‘ dedi. ‘ Olmayacak şeyi söyleyenlere kim olursa olsun inanma ! ‘
Avcı avucunu açtı, bıraktı onu ‘ Pırrr ‘ diye uçarak karşıdaki evin damına kondu.
‘ Olmuş şeye üzülme ! ‘ dedi. ‘ Kaçırdığın fırsatların arkasından asla kederlenme. Yaşadığın anın kıymetini bil, pişmanlıkla zamanı geçirme. ‘ dedi. ve ekledi, ‘ Karnımda paha biçilemez bir inci tanesi vardı benim. Ama kaçırdın onu. Kısmetin değilmiş. ‘
‘ Eyvah ! ‘ diye sızlandı Avcı. ‘ Ben ne yaptım, neden seni bıraktım ? ‘
Serçe
‘ Az önce ne söyledim sana ? Kaçırdığın şey için dövünmeyecek, pişmanlıkla vaktini geçirmeyeceksin. Ayırca ilk öğüdüm neydi unuttun mu ? Kim söylerse söylesin, olmayacak şeye inanma. ‘
Avcı’nın aklı başına gelmişti. Serçe kendisiyle alay ediyordu besbelli.
‘ Bir de… ‘ dedi. ‘ Şu üçüncü nasihatini görelim. ‘
Serçe ağaçtaydı artık,
‘ Boş ver onu ! ‘ dedi. ‘ İkinisini tuttun mu ki üçüncüsünü bekliyorsun ! Hadi bana eyvallah. ‘
Ve uçup gitti gözden. Avcı şaşkınlık içinde bakakaldı arkasından.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder