7 Mayıs 2009 Perşembe

Septisizm-Kuşkuculuk

Septisizm-Kuşkuculuk

Septikleri önceleyen filozoflar Elealılar diye bilinen Empedokles, Parmenides, Zenon, Xenophanes ( Ksenofanes ) gibi filozoflar ile demokritos‘tur. Elealılarda meydana gelmemiş değişmeyen, yok olmayan bir varlık düşüncesi ( töz kavramı ) ortaya konmuştur. Parmenides’te bu töz ” bir olan “dır, Empedokles’in ” töz ” anlayışına göre de ” tözler ” birbiriyle karışıp ayrılırlar, lakin kendileri değişmezler.

Bilebilir miyiz ? ” sorusuna septikler ( şüpheciler ) ” Bilmiyoruz-bilemeyiz ” şeklinde bir yanıt vererek bilme olasılığını reddederler. Onlara göre ” İnsan bilmez. ” ve ” Ne bilmediğini de bilemez. ” septisizm ve rölavitizmin ataları Yunan dünyasının gezgin filozofları sofistlerdir. Gorgias ve Protagoras gibi içlerinden en ünlü filozofların çıktığı sofistlerin en karakteristik düşünceleri; ” İnsanı her şeyin ( var olanların varlıklarının, var olmayanların da var olmadıklarının ) ölçüsü ” olarak kabul etmektedir.

Şüpheciliği daha sonra sistematikleştiren yine ilk Çağ filozoflarından Pyrrhon ve Timon olmuştur.

Bu filozoflara göre bilgi; doğruyu, gerçeği bize bildiremez ve bizi mutlu edemez, çünkü her bilginin hem doğruluğu hem de yanlışlığı aynı şekilde sağlam kanıtlarla ortaya konulabilir. Bu nedenle nesnelerin özüne ilişkin her türlü yargıdan kaçınmak ( epokhe ) ve nesnelerin görünüşleriyle ( fenomenlerle ) yetinmek gereklidir.

Şüphecilik düşünsel bir tavır, bir ilke olmasının yanı sıra aynı zamanda düşünce tarihinde bir yöntem olarak da kullanılmıştır. Söz gelimi Descartes, apaçık doğruya, kesin bilgiye varmak için şüpheyi sağlam kanıtlar bulana dek, mevcut bilgileri sınayıp, eleştirme yöntemi olarak kullanmıştır. Descastes, ” Düşünen insanın eylemi düşünmektir. Eylemde bulunan insanın var olduğuna ilişkin şüphe edilemez. ” akıl yürütmesinin sonunda şu açık seçik, kesin bilgiye varmıştır; ” Düşünüyorum öyle ise varım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder